Fen Bilgisi Dersi 2

DÜNYA, GÜNEŞ ve AY


Güneş, Dünya ve Ay

Bulutsuz bir günde gökyüzüne baktığımızda Güneş’i, gece ise Ay ve yıldızları görürüz. Güneş, Dünya, Ay ve bütün yıldızlar uzay adı verilen sonsuz bir boşluk içinde bulunmaktadır. Günümüzde Güneş, Dünya ve Ay’ın küreye benzediğini biliyoruz.

Geçmişte insanlar Güneş, Dünya ve Ay’ın şekilleri hakkında değişik görüşler ortaya atmışlardır. Anaximenes’e göre (M.Ö. 585-525) Dünya düz bir tepsi gibi olup hava içinde yüzer, Güneş ise ince bir yaprak gibi gökyüzünde hareket edermiş. Mısırlı bilim adamları da Dünya’nın tepsi biçiminde olduğunu, ortasında verimli bir çukurluk çevresinde yüksek dağlar olduğunu ve bu tepsinin suda yüzdüğünü ortaya aymışlar.

Yukarıdaki düşüncelerden de anlaşıldığı üzere insanlar meraklarını gidermek amacıyla sürekli araştırmalar yapmışlardır. Bilim insanları, uzay ve gök cisimlerinin gizemini çözmek amacıyla gözlem evleri kurmuş, teleskopu icat etmişlerdir. Teleskop, gök cisimlerini gözlemek amacıyla kullanılıp Güneş, Dünya ve Ay’ın bilinmeyen birçok yönünü çözmemizi sağlamıştır.

• GÜNEŞ: Çok sıcaktır ve yanmakta olan gazlardan oluşan ateşten bir topa benzer. Çok güçlü bir ısı ve ışık kaynağıdır. Güneşin güçlü ışığı gözlerimiz için çok zararlıdır. Bu nedenle hiçbir zaman güneşe çıplak gözle, özellikle de teleskop ve dürbün ile bakılmamalıdır.

• DÜNYA: Güneşin çevresinde dolanan bir gezegendir. Dünyanın katmanlardan oluşan bir küreye benzediğini dördüncü sınıfta öğrenmiştik.

• AY: Küre biçiminde bir gök cismidir. Ay’dan gelen ışığın kaynağı Güneş’tir. Ay’ın kendi ışığı yoktur. Bu nedenle dürbün ve teleskopla bakılabilir.

Yapılan gözlemlere göre, Ay’ın çapını 1 birim olarak kabul edersek Dünya’nın çapı 4 birim, Güneş’in çapı ise 400 birimdir. Diğer bir ifade ile Güneş’in çapı: Dünya’nın çapının 100, Ay’ın çapının ise 400 katıdır.

Ay, Dünya’dan yaklaşık 348 bin km uzaklıkta, Dünya’ya en yakın gök cismidir. Güneş ise çok uzaktadır. Güneş, Dünya’ya Ay’dan 400 kez daha uzaktadır. Güneş, Ay’dan çok büyük olmasına rağmen, Dünya’ya olan uzaklıklarının farklı olması nedeniyle aynı büyüklükteymiş gibi görünür. Camdan dışarı baktığınızda uzaktaki bir arabayı, yakındaki bir arabadan daha küçük görürsünüz. Çünkü cisimler uzaklaştıkça gerçek boyutlarından daha küçük görünürler. Aslında gerçekte aralarında bu kadar büyüklük farkı yoktur. Siz de benzer örnekler verebilir misiniz?


Gece ve Gündüz Nasıl Oluşur?

Çok eskiden insanlar gökyüzündeki Güneş ve Ay’ın, Dünyanın çevresinde döndüğüne inanılırdı. Günümüzde ise Dünya’nın, Güneş’in etrafında döndüğünü biliyoruz. Dünya aynı zamanda sürekli olarak kendi etrafında da dönmektedir.



Bir el feneri Güneş olarak düşünülürse, önüne konulan topun bir tarafı aydınlanırken, diğer tarafı karanlık kalır.

Bu durumda sizce gündüz nasıl geceye, gece nasıl gündüze dönüşür?

Dünya’mızın kendi ekseni etrafında dönmesiyle gece ve gündüz oluşur.




 


Konuşmalarımızda “Güneş doğdu.” , “Güneş battı.” sözlerini sıkça kullanırız. Bu sözlerden ne anlıyorsunuz?

• Dünya’nın, kendi etrafındaki dönüş hareketinin yönü batıdan doğuya doğrudur.
• Dünya’nın kendi etrafındaki bir tam dönüşünü tamamladığı süreye bir gün adı verilir.
• Bir günlük süre içinde bir kez gündüz, bir kez gece olur.
• Dünya’nın ışık alan bölümlerinde gündüz, ışık almayan bölümlerinde ise gece yaşanır.
• Gece ve gündüzden oluşan bir günlük süre, Dünya’nın kendi etrafındaki bir tam dönüş hareketinin tamamlandığı doğa olayıdır.
• Saat ise insanların, Dünya’nın bu hareketini tamamladığı bir günlük süreyi, 24 zaman dilimine ayırmasıyla oluşturduğu bir zaman süresidir.
• İnsanlar bir günlük süreyi 24 saat kabul etmişlerdir.

Tarih boyunca insanlar, zamanı gittikçe daha küçük parçalara bölüp ölçmüşlerdir. Zamanı günlere bölmek tarlalarda çalışanlar ve avcılar için önemliydi. Sonraları, fabrikada çalışanlar için ücretlerini belirlemede saatler ön plana çıkmıştır. Günümüzde ise bilim adamları, dakika, saniye ve daha küçük zaman dilimleri kullanmaktadır. Tüm bu ölçüler, dönemin şartlarına göre değişim göstermektedir. Saat, dakika, saniye ve diğer ölçüler, insanlar tarafından şartlara göre belirlenmiştir
 

 

 

 




Güneş mi Yoksa Dünya mı Hareket Ediyor?

Hepiniz çeşitli taşıtlarla yolculuk etmişsinizdir. Hızlı hareket eden bir otomobilde ya da trende yolculuk yaparken yol kenarındaki ağaçlar ve telefon direkleri, hızla hareke ediyorlarmış gibi görünür. Oysa siz hareketli, ağaçlar ve direkler ise hareketsizdir.

Dünya dönmekte ve Güneş’in etrafında dolanmaktadır. Buna rağmen biz, bunu hissetmez; yeryüzü sabit, Güneş’i hareketliymiş gibi hissederiz.

Artık biliyoruz ki hareket eden Güneş değil, Dünya’dır. Güneş’i hareketliymiş gibi hissetmemizin nedeni ise Dünya’nın kendi etrafında dönmesidir.

Dünya’mızın hareketlerini bir topacın dönüşüne benzetebiliriz. Topaç kendi ucunda dönerken zemin üzerinde de daireye benzer bir yol üzerinde dolanır.
Dünya’mızın Güneş etrafındaki hareketi de, topacın dönerken yerdeki dolanımına benzer. Dünya kendi çevresinde dönerken bir yandan da Güneş’in çevresinde dolanır.
Dünya bu dolanımını ne kadar sürede tamamlar?



Aşağıdaki resimde Dünya’nın Güneş’in çevresindeki dolanımını görüyorsunuz.
 

 




• Dünya, kendi etrafında dönerken aynı zamanda güneşin çevresinde de dolanır.
• Bu dolanımı hayali bir çizgi üzerinde gerçekleştirir.
• Dünya’nın Güneş etrafındaki dolanımına dönme ya da devir adı verilir.
• Dünya, Güneş etrafındaki bir tam dolanımını 365 günde tamamlar.
• Bu süreye 1 yıl adı verilir.

Gün ve yıl, Dünya’nın hareketleri sonucu oluşan zaman dilimleridir. Dünya’nın Güneş etrafındaki bir tam dönüşünü tamamlamasıyla oluşan bir yıllık süre, insanlar tarafından ay ve hafta gibi zaman dilimlerine ayrılmıştır.


AY’IN HAREKETLERİ

Ay’ın Dünya ve Güneş’ten çok küçük olduğunu, Dünya’dan bakıldığında yaklaşık olarak Güneş’le aynı büyüklükte göründüğünü öğrendik. Çünkü Ay, Dünya’ya en yakın gök cismidir. Bu yüzden diğer gök cisimlerinden büyükmüş gibi gözükür.

Bulutsuz gecelerde Ay’ı değişik şekillerde görebiliriz. Ay’ı görebildiğimize göre Ay’dan gözümüze ışık gelmektedir. Oysa Ay bir ışık kaynağı değildir. Size göre Ay’dan gelen ışığın kaynağı nedir?

Dünya’mız gibi Ay’ın da hareketleri vardır.

1. Kendi etrafında döner.

2. Dünya’nın etrafında dolanır.

3. Dünya ile birlikte Güneşin etrafında dolanır.



 

 

 

 

 

Alican Gözlem Yapıyor…

Meraklı Alican Ay’ın evrelerini merak etmiş. Her akşam oturup teleskopuyla Ay’ı gözlemlemiş.

Günler birbirini takip etmiş. Ay’ı hep farklı şekillerde gözlemlediği için Ay’ın farklı evrelerinin olduğunu anlamış.

Ama bu gözleminde bir şey dikkatini çekmiş. Her gece ayın hep gülen yüzünü görüyormuş. Bir gün bile Ay’ın arka tarafını görememiş. Bunun nedenini araştırmaya karar vermiş.
 

 

 

 

 


Ay da Dünya gibi kendi etrafında döner. Ay’ın kendi etrafındaki bir tur dönme süresi ile Dünya etrafındaki bir tur dolanma süresi birbirine eşittir. Bu süre 28 gündür. Bu zamanların eşit olması nedeniyle Ay’ın hep aynı yüzü görülür. Arka yüzü hiçbir zaman görünmez. İki arkadaş yüz yüze durduğunuzu düşünün. Arkadaşınız kendi etrafında dönerken aynı zamanda sizin etrafınızda dolansın. Çevrenizde dolanıp bir tur attığında yüzünün yine size dönük olması bu durum ile aynıdır.
Ay’ın ışığını Güneş’ten aldığını öğrenmiştik. Bazen Ay’ı göremeyebiliriz. Eğer Ay’ın Dünya’ya bakan tarafı güneş ışığını almıyorsa onu gözlemleyemeyiz.







Ay’ın görünümleri, 28 günlük dönme hareketi süresince değişen ve tekrarlanan doğa olayıdır.
Dünya’dan bakıldığında Ay’ın Dünya çevresindeki dolanım süresince, görünümünde düzenli değişmeler vardır. Ay’ın görünüşünde belirli aralıklarla tekrarlanan bu değişikliklere Ay’ın evreleri adı verilir. Ay’ın dört ana evresi vardır:






Ay’ın evreleri; Dünya’nın kendi çevresindeki hareketi ile, Ay’ın Dünya etrafındaki dolanımı sonucu oluşur.
6.sayfadaki resimde, Güneş’in Dünya ve Ay’ı nasıl aydınlattığını görüyorsunuz. Resmi inceleyiniz.



Defalarca Ay’a bakmışsınızdır. Peki gördüğünüz şekiller aşağıdaki şekillere benziyor muydu?
Öğrendiğiniz evrelerin şekillerini gösteriniz. Hangi şekil hangi evreyi temsil ediyor?





Ay’ın bu dört ana evresinin dışında farklı şekillerin de olduğunu görüyoruz. Bu ara evrelerin isimleri şekillerinden de anlaşılacağı gibi hilal evresi ve şişkin evredir. Yukarıdaki şekil üzerinde bu evreleri de gösterebilir misiniz?
 

Dünyamızın şekli nasıldır?

AĞACIM

 

Mahallemizde

Sen den başka ağaç  olsaydı

Seni bu kadar  sevmezdim

Fakat  eğer  sen

Bizimle beraber

Kaydırak oynamasını  bilseydin

Seni daha çok severdim.

Güzel ağacım!

Sen kuruduğun  zaman

Biz de inşallah

Başka mahalleye taşınmış oluruz

 

Orhan Veli KANIK

 


Yorumlar ( 0 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Eyüp ve Azime'den

AYLİN ‘İN HAYVANAT BAHÇESİ GEZİSİ

 

 

Aylin hafta sonu babasıyla birlikte hayatında ilk kez bir hayvanat bahçesine gitmişti. Orada gördüğü canlılar ona çok ilginç gelmişti.

   Otlaklarda gezinen zürafayı, fili, zebrayı ve koyunları gördü. Ağaçların altına çekilmiş aslanlar ve kaplanlar ise uyukluyordu. Ağaçlarla çevrili bölge maymunlara ayrılmıştı. Küçük bir su havuzuna girmiş su aygırı gün boyu burada serinliyordu. Balıklar için çok büyük bir akvaryum inşa etmişlerdi. Tünel şeklinde olan akvaryumun içinde gezinirken balıklar üzerlerinden geçiyordu. Toprakla doldurulmuş cam odaların içinde ilk kez gördüğü böcekler, örümcekler farklı renkteki tırtıllar ona çok ilginç gelmişti.

   Aylin’in bu gezisi ona hayvanların yaşam alanıyla ilgili çok şey öğretmişti.                                                                                                                     

 

 

 


Yorumlar ( 1 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Rümeysa ve Şeyma'dan

BİTKİ VE  HAYVANLARIN  ÖZELLİKLERİ

 

Hayvanlar kendilerini korumak  için  kaçarlar.  Ev  kedileri yumaklarla  oyun  oynarlar.Bitki  ve hayvanların   farklı özellikleri  de  bitkiler  kökleriyle  toprağa tutundukları  için  hareketleri  ortak  özellikleri de  vardır. Bitkilerden  farklı  olarak  hayvanlar, besin  bulmak  için  hareket  ederler. Canlılar, kendileri  için  gerekli  sınırlıdır. Bir  yerden bir  yere  gidemezler. Hayvanlar, ise  ihtiyaçları  olan  besinleri  bulmak, tehlikelerden  korunmak, kendilerine  uygun  yaşam  ortamları bulmak  için  hareket  eder. Bitki  ve  hayvanların  hareketleri  farklıdır. Tüm  canlı  varlıkların  kendilerine özgü  farklı  şekilleri  ve  büyüklükleri  olduğu  gibi  bazı  olan  enerjiyi  besinlerden  sağlarlar. Kendilerine  uygun  besinlerle  beslenerek  hayatta  kalmayı  başarırlar.

Beslenemeyen  canlılar  bir  süre  sonra  ölür.  Hayvanların  hareket  türleri  farklıdır. Mesela  bunlar: Köpek  yürüyerek  ve  koşarak  hareket  eder. Kuş  uçarak   hareket  eder. Yunus  balığı  yüzerek  hareket  eder. Yılan  sürünerek  hareket  eder.

 

 

 

 

 

 

 

 


Yorumlar ( 1 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Buse ve Hanife 'den

CANLILAR NERELERDE YAŞAR?

         Çevremizde  gördüğümüz  canlıların  en  büyük  grubunu  hayvanlar oluşturur.Hayvanların  yaşadığı ortamlar  ve  dış  görünüşleri  birbirinden  farklı  bile  olsa  hücre  yapıları  aynıdır.Koyun,keçi, kedi, köpek,at, eşek  gibi  hayvanlar  çiftlikte  yetiştirilebilen  ve  yaşantımızda  yararlandığımız  hayvanlardır.Bunların  dışında  ayrıca  kurt,  aslan,  çakal,  kaplan,  tilki  gibi  ormanlarda  yaşayan  hayvanlar  da  vardır.Hayvanlar  besinlerini  hazır  olarak  alır.Hayvanların  yaşam  alanları  da  birbirlerinden  farklıdır.Kara  ve  su  hayvanların  yaşam  ortamlarıdır.Timsah,balıklar,kurbağa vb. hayvanlar  suda  yaşarlar dır.Karıncalar  da  toprağın  altında  yuva  yaparak  yaşarlar.

 

BİTKİLER NERELERDE YAŞAR?

 Canlılar dünyasının ikinci büyük grubunu  bitkiler  oluşturur. Bitkilerin  bir  bölümü  karada  bir  bölümü  ise  suda  yaşar. Karada  yaşayan  bitkilere  çeşitli  ağaçları(çam,  köknar,  ladin,  kavak  gibi)  örnek  verebiliriz.

      Nilüfer, su yosunu,  kamışlar   da   suda  yaşayan  bitkilere  örnektir. Evlerimizde  saksılarda  yetiştirilen  sardunya,begonya, menekşe  gibi  çeşitli  süs  bitkiler  de  vardır. 

                                                                                           

 


Yorumlar ( 2 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Esra ve Özlem'den

 

MİKROSKOBU KİM BULDU? 

Mikroskobu  ilk önce Hollandalı  Zacharios  Janssesnd’in 1590 dolaylarında bir teleskopu tadil etmek suretiyle meydana getirdiği kabul edilmektedir. Ancak bu sıralarda başka Hollandalı, Alman, İngiliz ve İtalyan bilginleri de mercek sistemi tersine çevrilmiş bir  teleskopun, cisimleri büyütmek için kullanabileceğinin farkına varmışlar. İnsan gözü tabi  bir mikroskoptur.Uzaktaki cisimler ufak gözükürler. Cisimler yaklaştıkça teferruatı daha iyi seçilmeye başlanır. Göz sonsuz, bir uyum özelliğine sahip olmasaydı mikroskoba ihtiyaç olmazdı.

Bugünkü mikroskobun ana prensiplerini ise 17. asırda Hollandalı Antoni van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke bulmuşlardır.

 


Yorumlar ( 0 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Beyzanur ve Rüveyda'dan

MİKROSKOP  NEDİR?

 

  Mikroskop, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük cisimlerin birçok merak yardımıyla büyütülerek görüntüsünün incelenmesini sağlayan bir alet.

  Küçük canlılar,  mikroskop adı verilen aracın icat edilmesiyle görünmeye başlanmıştır. Çünkü mikroskop küçük canlıların görüntüsünü büyük gösterir.

   Mikroskopta gördükleriniz,   çıplak gözle görülemeyen çok küçük canlılardır. Bu canlılara mikroskobik canlılar denir.

 


Yorumlar ( 1 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Melih ve Uğurcan'dan

 

Yumurta bizim gelişimimiz için iyi bir besin kaynağıdır. Ama onun uyuyan bir canlı olduğunu biliyor musunuz?

   Eğer bir tavuğu kuluçkaya yatırırsanız tavuk yumurtayı ısıtır ve canlının gelişimi için uygun ortam sağlanır.21 gün sonra yumurtadan sevimli bir civciv çıkar.

   Bitki tohumları da yumurta gibi uyuyan canlılardır. Bitki tohumları serin ve kuru ortamda uzun yıllar canlılık özelliğini kaybetmez.(Günümüzde yapılan tarihi kazılarda buğday tanelerine rastlanmaktadır.)

   Buğday tanesi yeterli ısı ve nemin olduğunu uygun bir ortamda çimlenir.

   Bitki tohumları, yumurta gibi varlıkların cansızlık özelliği gösterdiği döneme uyku hali denir.

   Bazı hastalık mikropları da sadece canlı vücudunda yaşar. Besinlerini yaşadıkları canlının vücudundaki hazır besinlerden alır. Bu canlılar yaşadıkları canlının vücudundan dışarı çıkınca kendilerini korumak için etraflarını sert bir tabakayla sarıp uyku hâline geçerler. Bu uyku hâlleri yeni yaşamsal koşulları elde edinceye kadar devam eder.

 

 

 

UYUYAN CANLILARI UYANDIRALIM


Yorumlar ( 0 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


23/3/2007 - Funda ve Necgül'den

KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMEK YAPARIZ?

ÇEVRE

 İÇİN NELER

1-Çöpleri çöp kutusuna atarız.

2-Yere çöp atanları uyarırız.                 

3-Çevrede temizlik kampanyaları düzenleriz.

4-Ağaç ve çiçek dikerek yeşil alanları çoğaltırız.

5-Cam, plastik, kâğıt gibi atıkları ayrı ayrı torbalarız. Bu tür maddelerin geri dönüştürülmesi ile kalıcı kirliliği önleriz.

6-Yapay gübre ve zehirli tarım ilaçlarının kullanımı konusunda çiftçileri eğitiriz.

7-Havayı kirleten gazları önlemek için bacalara filtre takabiliriz.

Sanayi ve kanalizasyon atıklarını arıttıktan sonra çevreye bırakılabilir.

 

 

 

 


Yorumlar ( 2 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


21/3/2007 - Bulmaca


Yorumlar ( 2 ) :: Post A Comment! :: Baglantılar


8/3/2007 - CANLILARLA MUTLU YAŞAYALIM

Çevre hakkında genel bilgi

 

İnsanların sürekli yaşadıkları yere çevre denir. Dağlar, ovalar, çayırlar, ormanlar, göller, denizler, ırmaklar, doğal çevreyi oluşturur.
Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur. Çevre kirlenmesi hepimizin günlük yaşayışını etkileyen bir olaydır. Uygarlığın gelişmesi, endüstrileşme sonucu fabrikalarda insan gücüne gereksinme arttı. Kırlarda, köylerde, doğal çevrede yaşayan insanlar kentlere göçtü. Kent nüfusu önemli ölçüde çoğaldı. Kentlerde nüfusun artışı ve endüstrileşme ile birlikte çevre sorunları ortaya çıktı. Bu sorunun en önemlisi çevre kirlenmesidir.
Başlıca çevre sorunları su, hava ve toprak kirlenmesidir.
Su kirlenmesi ile deniz hayvanlarının yaşam ortamları bozulur. Kirli sularda avlanan balık ve öteki deniz ürünlerini yemeyelim. Böyle sularda yüzmeyelim.
Hava kirliliği daha çok yakıtların gereği gibi yakılmaması sonucu ortaya çıkar. Kirli hava solunuma elverişsiz havadır. Kirli hava solunum yolları hastalıklarını artırır. Solunum organlarımızı yorar. Hava kirliliği ölümlere bile sebep olur.
Toprak kirlenmesi; çeşitli ilaç ve gübrelerle toprağın tarıma elveriş­siz duruma gelmesidir. Çiftçilerimiz; tarlada kullanacakları ilaç ve gübre çeşidini ziraat mühendislerine, teknisyenlerine sormalıdır. Hangi gübrenin hangi cins topraklarda yararlı olacağı bilinmektedir. Bu nedenle; ilgili uzmana danışmaksızın ilaç ve gübre kullanılmamalı. Toprak kirlenmesi toprağın verimini azaltır. Bitki hastalıklarını çoğaltır.
Bugün pek çok ilimiz çevre sorunları ile karşı karşıyadır. Örneğin Ankara'da hava, İstanbul'da su. Mersin ve Adana'da toprak kirlenmesi birer çevre sorunudur.

 

Doğal Çevrenin Korunmasi İçin Alınacak Önlemler

Doğal çevrenin korunmasıyla ilgili alınabilecek belli başlı önlemler şunlardır:

Akar ve durgun sular, insan ve hayvan artıkları ile kirletilmemeli,

Biriken çöpler hemen kaldırılmalı,

Zararlı hayvanların, böceklerin özellikle, karasinek ve sivrisineklerin üreyip çoğalmaları engellenmeli,

Kanalizasyon borularındaki patlamalar hemen ilgililere bildirilmeli.

Yakıtların tam yakılması sağlanmalıdır. Böylece hem enerji kaybı, hem de hava kirliliği önlenmiş olur.
Doğal çevrenin kirletilmesi yasalarımıza göre suçtur. Bu suçu işleyenlere para ve hapis cezaları verilir.
Doğal çevre bizim çevremizdir. Biz doğayı korudukça doğa da bizleri korur. Havaya, suya, toprağa karışan kimyasal artıklar doğayı etkiliyor. Bu artıkların çoğalması insan sağlığını bozuyor. Kısaca çevre sorunları, sağlımızla yakından ilgili bir konudur.
Bulunduğumuz yeri kirletmeyelim. Doğal çevrenin güzelliklerini korumak hepimizin görevidir. Bu konuda girişilen çalışma ve çabalara katılalım. Soluduğumuz havanın, içtiğimiz ve kullandığımız suların, bulunduğumuz yerin temiz olmasını istiyorsak çevre kirlenmesine engel olalım. Sağlımıza uygun bir çevrede yaşamak için doğal çevremizi koruyalım

 

Dünya Çevre Günüyle ilgili Güzel Sözler
GÜZEL SÖZLER
* Biz doğayı korudukça doğa da bizi korur.
* Herkes sağlıklı, dengeli bir doğal çevrede yaşamak hakkına sahip­tir.
* Çevre kirliliği, her anımızı etkileyen sağlıklı bir yaşam konusudur.
* Sağlıklı yaşam, sağlıklı çevre ile olur.
* Yarının doğası bugünden yaratılır.
* Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.
* Yaş kesen, baş keser.

 

   

Yaşamımızdaki Elektrik

 

 

 

Yaşamımızdaki Elektrik Konusuna Ait Kavram Haritası

 

 

 

 

 

 

İLETKEN VE YALITKAN MADDELER NELERDİR?

Basit bir elektrik devresi nasıl yapılır? İletken ve yalıtkan maddeler koleksiyonu yapalım

Malzemeler:
Pil yatağı ,ampul ,duy ,bağlantı kabloları , 2 tane vida , saç teli ,plastik ve cam çubuk ,
mum, bakır tel

Deneyin Yapılışı

 



 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tahta takoz üzerine 6 cm aralık olacak şekilde vidaları çakınız. Bu çivilere kabloları bağlayınız. Açıkta kalan kablonun bir tanesinin ucunu pilin bir kutbuna, diğer ucunu da önce duya sonra pilin diğer kutbuna şekildeki görüldüğü gibi bağlayınız. Böylece basit bir elektrik devresi hazırlamış oldunuz. Bu durumda ampul yanmaz .
Böyle bi elektrik devresine açık elektrik devresi denir. Şimdi sırasıyla vidalar arasına, vidalarla temas edecek şekilde mum, saç teli paket lâstiği, ebonit çubuk, ipek iplik koyunuz. Her defasında ampule bakınız.
Ampul ışık vermediği maddeler elektrik akımını iletmeyen yalıtkan maddelerdir. Bu sefer de çivilerin arasına sırasıyla bakır tel, çinko tel koyunuz. Her seferinde ampulün ışık verdiğini görürsünüz. Ampul ışık verdiğine göre bu maddeler iletken maddelerdir

 

Basit Elektrik Devresi Ve Kısa Devre

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Basit bir elektrik devresi yapımı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İletkenin direnci İletkenin Uzunluğu Arttıkça artar

 

 

 

İletkenin direnci İletkenin Kesit Alanı  Arttıkça Azalır

 

 

 

 

İletkenin direnci İletkenin Cinsi değiştikçe değişir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BASİT BİR AMPUL YAPILMASI

Araç ve Gereçler
Cam şişe, mantar tıpa, bakır tel (25 cm), gelin teli (sırma), Yalıtılmış tel ,4 tane seri), bağlantı kabloları, pil, pil yatağı, anahtar
Deneyin Yapılışı

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

25 cm uzunluğundaki bakır teli ortasından kopartarak iki eşit parçaya ayırınız. Her iki eşit parçayı şekilde görüldüğü gibi karşılıklı olarak mantara batırınız. Bakır telin uçlarını mantarın altından çıkartarak gelin teli ile birbirine bağlayınız. Mantarı cam şişenin ağzına sıkıca yerleştiriniz. Daha sonra krokodil ve bağlantı kablolarını kullanarak şekilde görülen düzeneği hazırlayınız. Anahtarı kapattığınızda devreden akım geçer ve gergin tel ısınmaya başlar. Kısa bir süre sonra akkor hâle gelerek ışık yaymaya başlar. Pil sayısı arttıkça ampulün verdiği ışığın şiddeti de artar. Aynı zamanda anahtarı uzun bir zaman kapalı tutarsak, telin koptuğu gözlenir. Çünkü, tel oksijenle temas halindedir.
Evlerimizde kullanılan ampullerdeki telin uzun süre kopmamasının nedeni; ampul içindeki gaz basıncının düşük olmasıdır

 

Pilin Çalışması

 

 

Reosta nedir? Basit reosta modeli yapımı
Basit reosta modeli nasıl yapılır?

 
Bir iletkenin direncini değiştirmek için kullanılan alete reosta denir. Reostaya ayarlı dirençte denilir. Kısa devre prensibi geçerlidir.  Akım devamlı suretle en az dirençli  yolu tercih ettiğinden, akıl ayarlanan yolu kullanarak direnç azaltılıp akım şiddeti arttırılmış olur.

Aşağıdaki Deney ile Basit reosta modeli yapacağız.

 

 

Reosta akımı azaltıp, çoğaltabileceğimiz değişken bir dirençtir.
Deney malzemesi olarak pil ,ampul ,bakır tel gereklidir.
Şekildeki düzeneği hazırlayıp bakır telin üzerin de , lambayı hareket ettirdiğimiz zaman ampulün ışık şiddetinin , pilde uzaklaştırdıkça azaldığını , pile yaklaştırdıkça da artığını göreceğiz. Eğer direnç gösteren bakır tel yerine kurşun kalemin içini kullanırsak bu olayı daha net görebiliriz.
 

Başka bir şekilde reosta yapımı

Basit bir termostat yapalım  Basit bir termostat nasıl yapılır?

Termostat ısıyı ölçmekle kalmaz, ona göre tepki verir. Isı çok yüksekse, ısınma işlemini sonlandırır, düşükse ısınma işlemini başlatır.

Termostat, sıcaklığı istenen ölçüde sabit tutabilen bir tür kontrol sistemidir. Sıcaklıktaki değişim, termostattaki duyarlı bir parçaya tesir ederek bunun elektrik veya basınç sinyali göndererek bir ısıtma veya soğutma sistemini kontrol etmesini sağlar. Termostat binalarda, su ısıtmalarda, fırınlarda, elektrik ütülerinde, otomobil radyatörlerinde ve önceden belirlenen sabit sıcaklığın gerekli olduğu cihazlarda kullanılır.

Basit bir termostat yapmak için metallerin genleşerek uzamasından faydalanabiliriz.

 

Termostat olarak kullanacağımız düzenek sadece soyulmuş uzun bir iletken telden oluşmaktadır.Bu hale getirdiğimiz telin birbirine deymemesine dikkat edelim. Tel i ne kadar fazla bu şekilde çevirirsek hassasiyeti artar.

Ortamın sıcaklığı arttığında uzayan tel devreyi kapatıp 1 numara ile gösterilen tel 2 numara ile gösterilen tele değer ve devre kapanıp  lambanın yanmasını sağlayacaktır. Ortam soğuduğunda telin kısaldığını ve iletken tel ile olan bağını koparıp lambanın söndüğünü görebiliriz . Genel olarak termostatların çalışması bu basit olarak bu şekildedir.

 

İletken ve yalıtkan maddeler nedir? İletkenlik ve yalıtkanlık nedir?

İletken malzemeler; en dış yörünge kabuğunda, bağlı bulunduğu atomdan kolayca ayrılarak serbestçe dolaşabilen en az bir ‘değerlik’ (‘valens’) elektronu olan atomlardan oluşur. Malzemeye iletkenlik özelliğini, bu; serbestçe dolaşarak yük taşıyıcı görevi yapabilen elektronlar verir. Benzer şekilde, malzemenin bir tarafı ısıtıldığında, bu hareketli elektronlar kinetik enerjilerindeki artışı, malzemenin diğer bölgelerine taşıyıp, uğradıkları çarpışmalar sonucunda oralara aktarırlar. Metallerin ısı ve elektrik iletkenliği, bu yüzden yüksektir. Değerlik elektronlarının sayısı ne kadar fazla, iyonlaşma enerjileri ne kadar düşükse; metalin yapısı o kadar iletken olur.

Yarıiletken maddeler; saf halde iken yalıtkan olmakla beraber, yapılarına başka bir elementin atomlarından az miktarda (‘safsızlık’) katılması halinde yük taşıyıcıları oluşturabilen maddeler. Örneğin n tipi yarıiletkenler, silikon gibi dört tane değerlik elektronuna sahip bir elementin kristal halinin, fosfor ya da arsenik gibi beş tane değerlik elektronuna sahip elementlerle katkılanması sonucunda elde edilir. Katkı atomunun değerlik elektronlarından dördü, civardaki dört silikon atomuyla paylaşılırken, boşta kalan beşincisi, eksi yük taşıyıcısı haline gelerek, aksi halde yalıtkan olan silikon kristale bir miktar iletkenlik kazandırır. Eğer katkılamada, boron ya da galyum gibi üç tane değerlik elektronuna sahip bir element kullanılırsa, p tipi yarıiletken elde edilir. Çünkü, katkı atomundaki üç değerlik elektronu, civardaki dört silikon atomundan üçüyle bağ oluştururken, dördüncü silikon atomu, bir elektron eksikliğiyle karşı karşıya kalmıştır. ‘Deşik’ de denilen bu elektron eksikliği, artı yüklü bir bölge gibi davranır ve komşu bağları oluşturan elektronlardan birisi bu deşiğe düştüğünde, deşik, elektronun geldiği konuma kaymış gibi göründüğünden, yer değiştirmiş olur. Dolayısıyla, deşikler de artı yük taşıyıcıları gibi davranarak, aksi halde yalıtkan olan silikon kristaline bir miktar iletkenlik kazandırırlar.

Yalıtkan maddelerde ise, atomlarından kolayca ayrılarak elektrik yükü ve kinetik enerji taşıma işlevini yerine getirecek ‘değerlik elektronları’ bulunmuyor.
 

Üzerinden geçen elektrik akımına karşı maddelerin gösterdiği kolaylık iletkenliktir. Bir madde elektrik akımına karşı ne kadar az direnç gösterirse o kadar iyi iletkendir. Maddelerdeki elektrik akımı iletkenliği elektronların hareketi ve iyonların hareketi ile ilgilidir. Elementlerden metaller elektrik akımını iletir, ametaller iletmez İyonik bağlı katı kristaller elektrik akımını iletmezler. Bunlar sıvı hâlde ve sulu çözelti hâlinde elektrik akımını iletirler.

Hangi metallerin elektrik iletkenliği daha fazladır?

Metallerin elektrik iletkenlilerine göre sıralanması

Metallerin elektrik iletilenliği periyodik tabloda  sağdan sola yukarıdan aşağıya gittikçe artar. Buna göre K un elektrik iletkenliği Ca dan fazla dır. Yine aynı gurupta ise örnek verecek olursak K un elektrik iletkenliği Na dan daha  fazladır. Bu şekilde yukarıda mavi ile gösterilen metal elementlerin elektrik iletkenliklerini birbirleri ile kıyaslayabilirsiniz.

 

Direnç nedir ?


Devreye uygulanan gerilim ve akım bir uçtan diğer uca ulaşıncaya kadar izlediği yolda birtakım zorluklarla karşılaşır. Bu zorluklar elektronların geçişin etkileyen veya geciktiren kuvvetlerdir. İşte bu kuvvetlere DİRENÇ denebilir.

Kısaca Ω ohm ile gösterilir. Başka bir değişle elektrik akımına karşı gösterilen zorluğa DİRENÇ denir. “R” harfi ile sembollendirilir.

 Birimi ise “W” Ohm’dur. Ohm Kanunu Kapalı bir elektrik devresinde direnç; devre gerilimi ile devreden geçen akımın bölümüne eşittir.
Elektrik, elektronik devrelerinde en yaygın olarak kullanılan devre elemanları dirençlerdir. Direncin iki temel görevi vardır; akımı sınırlamak ve gerilimi bölmek. Dirençler 1 ohm’dan daha küçük değerlerden 100 Mega ohm’dan daha büyük değerlere kadar geniş bir yelpazede çeşitli omik değerlerde üretilmektedir.




 

Elektrik Çarpması Nedir?

Elektrik çarpması evlerdeki prizler-elektrikli aletlerden kaynaklanan elektrik kaçakları, enerji iletim kablolarının kopması ya da direklere tırmanılması, yıldırım düşmesi ile ortaya çıkabilir.

Vücuttan geçen elektrik akımları yüksek voltajdaysa, şok, kalp durması, solunum durması, ölüm gibi sonuçlar doğurabilir.

Elektrik şoku solunumu ve kalp atışlarını etkileyebilir. Akım vücuttan ne kadar uzun süre geçerse oluşan tahribat da o kadar büyük olur.

Elektrik şoku solunumu ve kalp atışlarını etkileyebilir. Akım vücuttan ne kadar uzun süre geçerse oluşan tahribat da o kadar büyük olur.

Elektrik çarpmasının damarlar üzerindeki etkisi, kalıcı, geç ortaya çıkan sorunlar yaratabilir. Kimi kısa süreli, düşük voltajlı elektrik çarpmalarında kazazedenin bilinci açık olup, cilt üzerinde dahi hiç iz bulunmayabilir.

Elektrik Çarpmasının Belirtileri nelerdir?

• Kızarıklıklar

• Deri üzerinde yanık, derinin akımın giriş ve çıkış noktalarında kararması ve yanması

• Bilinç kaybı

• Solunum ve dolaşım sisteminin bozulması

• Şok belirtileri


Elektrik Çarpmasının İlkyardımı


• Elektrik akımı şalterden kesilmeli, bu yapılamıyorsa çıplak kablo ile kazazedenin teması iletken olmayan bir cisim kullanılarak kesilmelidir. İlkyardımcı bunu yaparken, kendi hayatını tehlikeye atmamalıdır.

• Kaza ortamında hemen ilkyardımın ABC’si kontrol edilmeli ve sağlanmalı, bilinç kaybı var ise koma pozisyonu verilmelidir. Kalp masajı gerekiyorsa, önce kalp masajı uygulama bölgesine şoklama amacıyla bir yumruk vurulur.

• Yanık ve buna bağlı yaralanma varsa bakımı yapılır, kazazede ayağa kaldırılmadan nakli sağlanır.

 

İlgili Dokümanlar

 

 

 

4.SINIF-Vücudumuz Bilmecesini Çözelim

29/5/2008 · Kategori: SINIF-4

 

Vücudumuz Bilmecesini Çözelim

 

İSKELETİN GÖREVLERİ


1. Vücudumuza genel şeklini verir.
2. Hareket etmemizi sağlar.
3. Vücudumuza desteklik sağlar.
4. İç organlarımızı korur.
5. Vücudumuzun dik durmasını sağlar.


İSKELETİN KISIMLARI
1. Kafatası
2. Göğüs kafesi
3. Omurga
4. Kollar ve bacaklar
Kafatası : Yassı kemiktir. Beynimizi korur.
Göğüs kafesi : Kaburga kemikleri ile göğüs kemikleri göğüs kafesini oluşturur. Akciğerleri ve kalbi korur. Nefes alıp vermemize yardımcı olur.
Omurga : Omurga, omur denilen 33 kısa kemiğin birbirleri üzerinde dizilmesiyle oluşmuştur. Vücudumuzun üst kısmının ağırlığını taşır.
Kollar ve bacaklar: Çoğunlukla uzun kemiklerden oluşmuştur.


KEMİK ÇEŞİTLERİ


1. Uzun kemikler
2. kısa kemikler
3. yassı kemikler
Uzun kemikler : Kol ve bacaklarda bulunur.
Kısa kemikler : el ve ayak kemiklerinde, omurgada bulunur.
Yassı kemikler : Kafatası ve göğüs kafesinde bulunur.


EKLEMLER
Hareketimizi kolaylaştıran, kemiklerin bağlantı noktalarıdır.

 

 

 

 

 

 

Sağ ve solda bulunan kemikleri ortada bulunan insan suretinde doğru yerlere yerleştiriniz. Kemikleri doru yere yerleştirmez iseniz kemik yerleşmeyecektir.

 


KAS
Vücudumuzdaki kemikleri çekerek hareket etmemizi sağlayan, iskeletimizin üzerinde bulunan ve iskeleti tamamen saran yapıdır.
Kasların yapısı : Birçok ipliksi yapının bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Bu ipliksi yapılar bir araya gelerek kas lifini, birçok kas lifi bir araya gelerek kas demetini, kas demetleri de kasları oluşturur.
İpliksi yapılar *lifler * demet * kaslar
Kaslar, kasılma durumunda kısalır ve kalınlaşır; gevşeme durumunda ise uzar ve incelir.
(kaslar kasıldığında kısalır kalınlaşır.)

Kasların görevleri:
1. İskelet ile birlikte vücuda şekil verir.
2. Vücut ve organların hareketini düzenler.
3. Soluk alıp vermeye yardımcı olur.

KAS SAĞLIĞIMIZI KORUMA


1. Yazarken, okurken dik oturmalıyız.
2. Yere eğilirken belimizi bükmek yerine, dizlerimizi kırmalıyız.
3. Eşya taşırken ağırlığı belimize vermemeliyiz.
4. Düzenli egzersiz yapmalıyız.
5. Dengeli ve yeterli beslenmeliyiz.
6. Ani hareketlerden kaçınmalıyız.
7. Kasları çok yorucu ve zorlayıcı hareketler yapmamalıyız.


SOLUNUM
Soluk alıp verme olayına solunum denir. Solunum ile oksijen alınır, karbondioksit verilir.

 

AKCİĞER NASIL SOLUK ALIR VE VERİR?

 

Malzemeler:
Altı kesilmiş bir pet şişe(2 lt lik plastik kola şişesi) , pipet, tel delikli tıpa, iki balon

 

 

Animasyon: Dursun İşler

Her an dikkat ettiyseniz nefes alıp veriyoruz. Nefes almamızın sebebi hücrelerimizin ihtiyacı olan oksijenin kana geçmesini sağlamaktır. Nefes vermemizin sebebi ise hücrelerde ki yaşamsal olaylar sonucu açığa çıkan karbondioksitin vücuttan uzaklaştırılması içindir.Akciğer bir kalp gibi kaslarla oluşmamıştır.Nefes alma işinde Kaburgalar arasındaki kaslar ve diyafram kası görev alır.Bir basınç farkı oluşur ve nefes alınır veya verilir.

Peki yukarda ki deneyle ne öğreneceğiz?

Nefes alma ve verme işinde önemli bir rol oynayan diyafram kasının çalışmasını ve bu sayede nasıl nefes aldığımızı öğreneceğiz.Yukarda ki düzeneği kurup şekildeki gibi elimizle tuttuğumuz balonu aşağı doğru çektiğimizde akciğerin içindeki basınç azalır ve akciğere dışarıdan oksijence zengin hava girer. Dolayısıyla nefes almış oluruz. Balonu yukarı doğru ittiğimizde iç basınç artar ve akciğer içindeki , vücutta ki hücrelerden kan yolu ile taşımmış karbondioksitçe zengin hava dışarı çıkar. Böylece nefes almış ve vermiş oluruz.

Şu soruların cevabını bulup , sınıf arkadaşlarımıza soralım:

Solunum sistemi organları nelerdir?

Kan içinde çözünmüş karbondioksiti nasıl akciğerde havaya verebiliyoruz?

Sporcularda Solunum sistemindeki hangi kısımlar normal insanlara göre gelişmiştir?

Akciğere su girmesi nefes almayı nasıl etkiler?

Fatih Akyüz

 

 


SOLUNUM ORGANLARI
Soluk alıp vermeyi sağlayan organlara solunum organları denir.
1. Burun
2. Yutak
3. Gırtlak
4. Soluk borusu
5. Akciğerler
Burun: Solunum ve koku alma organıdır. Havadaki zararlı maddeleri tutar.Burnun içindeki sıvı, kuru havanın nemlendirilmesini ve akciğerlere nemlendirilmiş havanın iletilmesini sağlar.
Yutak : Ağız ve burnun birleştiği yerdir. Havayı soluk borusuna gönderir.Besinleri yemek borusuna iletir.
Gırtlak : Boğazın altındaki sert yapıdır. Havayı soluk borusuna iletir.
Soluk borusu : Akciğerlere gitmeden önce ikiye ayrılarak havayı akciğerlere iletir.
Akciğer: Göğüs kafesinin altında yer alır ve iki tanedir. Soluk alma ile taşınan oksijeni kana verir, kandaki karbondioksiti de havaya geçmesini sağlar.


KAN DOLAŞIMI
Vücudumuzdaki bir çok yapının yaşayabilmesi için oksijen ve besine ihtiyacı vardır. Oksijen ve besinlerin vücudumuzun her noktasına dağıtılması gerekir. Ayrıca vücutta oluşabilecek zehirli atıkların uzaklaştırılması gerekir. Bunu Kan dolaşımı yapar.
Kan dolaşımı 3 bölümde incelenir.
1. Kan 2. Damarlar 3. Kalp

 

Dolaşım Sistemi

Dolaşım sisteminin genel yapısını , küçük kan dolaşımını , büyük kan dolaşımını , kalbin ve akciğerin çalışmasını yönergeleri izleyip gerekli tıklamaları yaparak aşağıda gözlemleyebilirsiniz. 

 

 

 

 

 


Kan : Organlarımıza besin ve oksijenin taşınmasını sağlayan kırmızı renkli sıvıya Kan denir.Kan zehirli maddeleri de ilgili organlara iletir.
Damarlar : Sanki su borusu gibi kanın vücutta dolaşımını sağlar.
Kalp : Kanı damarlara pompalayan organdır.Kalbin oluşturduğu bu itme gücü ile kan, saç köklerinden küçük ayak parmağına kadar bedenin her yerine ulaşır.


NABIZ

 


Kalbin , kanı damarlara her pompalayışında damarlarda getirdiği etkiye nabız denir.
Vücut dinlenme halinde iken kalp atım hızı düşer.Nabız da düşer.(uyku gibi)
Egzersiz yaparken bedenin daha çok oksijene ve besine ihtiyacı olur. Besin ve oksijen tüketimi artınca karbon dioksit üretimi de artar.Bu nedenle nabız sayısı artar, nabız atışları duyulur.
Egzersiz yaparken soluk alıp verme de artar.
Korku, heyecan, sevinç veya sinirli olma hali kalp atışına ve buna bağlı olarak nabız sayısının artmasına sebep olur.
 

 

       ÇEVREMİZ

Çöplerimiz birikmesin
Sularımız kirlenmesin
Yakıtımız tam yakılsın
Temiz olsun her şeyimiz.

Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım

Sokağımızla caddemiz
Köyümüzle, kentimiz
Temiz olsun hep çevremiz
Güzel olsun hep yöremiz.

Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım

Yaylada ovada dağda
Pırıl pınl bir doğada
Oynayalım hep coşalım
Bu yurdu temiz tutalım.

Erol YAVUZ

 

 

 

Akciğer Modeli

 

 

Yöntem:

1. Pet şişeyi şekildeki gibi yarısından kesin
2. 3 pipeti bir miktar oyun hamuru ve bant kullanarak hava kaçırmayacak şekilde birleştirin.
3. Balonları pipet uçlarına hava sızdırmayacak şekilde yerleştirin.
4. Pet şişenin kesik tarafını balonla kapatın. Balon bu modelde elastik zar görevindedir.
5. Pet şişenin ucunu oyun hamuru kullanarak pipet ucu dışarıda kalacak şekilde kapatılır.
6. Elastik zarı aşağıya ve yukarıya doğru hareket ettiriniz. Diğer iki balondaki değişimleri gözleyiniz.


DİĞER DENEYLER

Soluk alıp verme mekanizması yapımı
Soluk alıp verme mekanizması Çalışması
Solunum Organları yerleştirme oyunu
Solunum Sisteminde diyafram ve kaburgaların çalışması
Solunum Sistemin de gaz alışverişi
Solunum Sistemin de Solunum Çeşitleri
Solunum Sistemin de solunum yolları
Solunum Sistemin de Akciğer
Solunum Sistemin de Bronş ve Bronşcuklar
Solunum Sistemin de Alvoeller
Soluk Alıp Verme
Solunum Sistemi Yerleştirme Oyunu
Vücudumuzdaki Tüm Sistemler

Kanın Vücudumuzdaki Yolculuğu


DİĞER DENEYLER

Dolaşım Sistemi
Dolaşım Sistemi 2
Dolaşım Sistemi bölümlerini yerleştirme oyunu
Kandaki Oksijen , Karbondioksit ve Besin Alış Verişi
Kalbin Çalışması
Kalbin Çalışma Şekli
Kalbin bölümlerinin yerleştirilmesi oyunu
Dolaşım Sisteminin Çalışması
Kanın Vücudumuzdaki Yolculuğu

Dolaşım Sisteminin Çalışması


DİĞER DENEYLER

Dolaşım Sistemi
Dolaşım Sistemi 2
Dolaşım Sistemi bölümlerini yerleştirme oyunu
Kandaki Oksijen , Karbondioksit ve Besin Alış Verişi
Kalbin Çalışması
Kalbin Çalışma Şekli
Kalbin bölümlerinin yerleştirilmesi oyunu
Dolaşım Sisteminin Çalışması
Kanın Vücudumuzdaki Yolculuğu

Destek Sistemimizin Rontgeni


DİĞER DENEYLER

İskelet Kasları Nasıl Çalışır?
İskelet Sistemini İnceleyelim
İskelet Şarkı Söylüyor Türkçe Sözlü
Kasların Kasılma Ve Gevşemesi
Destek Sistemimizin Rontgeni
 
Bugün 25 ziyaretçi (74 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol